Pan’ın Labirenti ve Kronos gibi filmleriyle tanıdığımız Meksikalı yönetmen Guillermo del Toro’nun, Vanessa Tyler ile birlikte yazdığı Suyun Sesi (The Shape of Water), 74. Venedik Uluslarası Film Festivali’nde En İyi Film Ödül’ünü kazandı. Amerikan Film Enstitüsü’nün yılın en iyi 10 filminden biri olarak gördüğü Suyun Sesi, 75. Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Özgün Müzik ödüllerini de aldı. Suyun Sesi filminin oyuncuları arasında Sally Hawkins, Michael Shannon, Richard Jenkins ve Doug Jones gibi isimler var.
THE WATER OF SHAPE – SUYUN SESİ KONUSU
Film, 1962 yılında Baltimore’da geçiyor. Askeri bir araştırma tesisinde temizlikçi olarak çalışan Elisa (Sally Hawkins), dilsiz bir kadındır ve Baltimore şehir merkezinde çökmekte olan bir sinemanın üstündeki apartman dairesinde yalnız olarak yaşar. Elisa, dairesini Giles (Richard Jenkins) isimli sanatçı ve oldukça utangaç bir eşcinsel ile paylaşır. İşyerinde ise Elisa’nın en iyi arkadaşı Zelda’dır (Octavia Spencer). Zelda ve Elisa yer altı koridorlarında, laboratuvarlarda ve erkek tuvaletlerinin çevresinde dolanırlar ve tesisin tüm gizli bölmelerine temizlik yapmak için girebilirler.
Suyun Sesi
Bir gün çalıştıkları tesise Amazon’dan amfibiyen türü, yarı insan, yarı kertenkele bir yaratık getirilir. Laboratuvarın sorumlusu Strickland (Michael Shannon) bu yaratıkla bazı deneyler yapmak istemektedir. General Frank Hoyt, deneyler bittikten sonra yaratığın öldürülmesi emrini verir. Gizli bir Sovyet casusu olan Dr. Hoffstetler (Michael Stuhlbar) ise yaratık hakkında daha çok bilgi toplamak istediği için yaratığın öldürülmesini istemez. Tüm bunlardan haberdar olan Elisa, Giles’le birlikte yaratığı kaçırmak ister. Hoffstetler Elisa’nın planını öğrenince onunla birlikte hareket etmeye karar verir. Zelda da onlara yardım eder.
Hoffstetler’in yardımıyla Elisa, yaratığı evindeki küvette tutmayı başarır. Yaratığı okyanusa ulaştırabilmek için bir kanala bırakmak isterler fakat evde yaratığa göz kulak olması için bekleyen Giles uyuyakalınca yaratık bir anda kaçar ve Giles’e saldırır. Yaratığın kaçırılması laboratuvarda işleri altüst eder. Strickland bir soruşturma başlatır fakat temizlikçilerden kimse şüphelenmez.
Suyun Sesi filmi muhtemelen Del Toro’nun şu ana kadarki en iyi filmi. Müzikleri Alexandre Desplat tarafından bestelenen filmde eleştirmenler özellikle Sally Hawkins’in performansını çok beğendi.
THE WATER OF SHAPE – SUYUN SESİ KONUSU
Film, 1962 yılında Baltimore’da geçiyor. Askeri bir araştırma tesisinde temizlikçi olarak çalışan Elisa (Sally Hawkins), dilsiz bir kadındır ve Baltimore şehir merkezinde çökmekte olan bir sinemanın üstündeki apartman dairesinde yalnız olarak yaşar. Elisa, dairesini Giles (Richard Jenkins) isimli sanatçı ve oldukça utangaç bir eşcinsel ile paylaşır. İşyerinde ise Elisa’nın en iyi arkadaşı Zelda’dır (Octavia Spencer). Zelda ve Elisa yer altı koridorlarında, laboratuvarlarda ve erkek tuvaletlerinin çevresinde dolanırlar ve tesisin tüm gizli bölmelerine temizlik yapmak için girebilirler.
Suyun Sesi
Bir gün çalıştıkları tesise Amazon’dan amfibiyen türü, yarı insan, yarı kertenkele bir yaratık getirilir. Laboratuvarın sorumlusu Strickland (Michael Shannon) bu yaratıkla bazı deneyler yapmak istemektedir. General Frank Hoyt, deneyler bittikten sonra yaratığın öldürülmesi emrini verir. Gizli bir Sovyet casusu olan Dr. Hoffstetler (Michael Stuhlbar) ise yaratık hakkında daha çok bilgi toplamak istediği için yaratığın öldürülmesini istemez. Tüm bunlardan haberdar olan Elisa, Giles’le birlikte yaratığı kaçırmak ister. Hoffstetler Elisa’nın planını öğrenince onunla birlikte hareket etmeye karar verir. Zelda da onlara yardım eder.
Hoffstetler’in yardımıyla Elisa, yaratığı evindeki küvette tutmayı başarır. Yaratığı okyanusa ulaştırabilmek için bir kanala bırakmak isterler fakat evde yaratığa göz kulak olması için bekleyen Giles uyuyakalınca yaratık bir anda kaçar ve Giles’e saldırır. Yaratığın kaçırılması laboratuvarda işleri altüst eder. Strickland bir soruşturma başlatır fakat temizlikçilerden kimse şüphelenmez.
Suyun Sesi filmi muhtemelen Del Toro’nun şu ana kadarki en iyi filmi. Müzikleri Alexandre Desplat tarafından bestelenen filmde eleştirmenler özellikle Sally Hawkins’in performansını çok beğendi.