Doktorlar hemen atanır mı ?

Sarp

New member
Doktorlar Hemen Atanır mı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Adalet Üzerine Bir Gerçeklik Tartışması

Forumdaşlar, bugün belki de toplumda sıkça duyduğumuz ama derinlemesine çok az tartıştığımız bir soruyu açmak istiyorum: “Doktorlar hemen atanır mı?” Bu soru, yüzeyde sadece istihdamla ilgiliymiş gibi görünse de, aslında toplumsal cinsiyet, fırsat eşitliği, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi çok katmanlı dinamiklerin kesiştiği bir noktaya işaret ediyor.

Birçok kişinin zihninde doktorluk “garanti meslek”, “işsiz kalmaz”, “her zaman atanır” gibi bir imajla yerleşmiş durumda. Fakat bu düşüncenin ardında; eğitim sistemi, sağlık politikaları, bölgesel eşitsizlikler, kadın-erkek dağılımı, hatta mesleki tükenmişlik gibi konular gizli. Gelin, bu meseleye hem empatik hem analitik gözle bakalım; hem duygusal hem de sayısal gerçekleri konuşalım.

Gerçek Durum: “Hemen atanma” efsanesi ne kadar doğru?

Önce net bir tablo çizelim. Türkiye’de tıp fakültesi mezunları genellikle pratisyen hekim olarak mezun olur ve Sağlık Bakanlığı tarafından düzenli aralıklarla yapılan atama kuralarıyla görev yerlerine yerleştirilirler. Ancak:

- Atama süreleri, dönemsel ihtiyaca, branş yoğunluğuna ve politik kararlara göre değişir.

- Uzmanlık (TUS) sonrası atamalar ise çok daha rekabetçidir; bazı branşlarda bekleme süresi yılları bulabilir.

- Son 10 yılda tıp fakültesi sayısının 80’in üzerine çıkmasıyla mezun sayısı ciddi biçimde artmıştır.

Veriye bakalım: Sağlık Bakanlığı’nın 2024 verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 180 bin hekim görev yapıyor, ama aktif mezun havuzunda her yıl 8-10 bin yeni doktor ekleniyor. Atamalar düzenli yapılsa bile, özellikle uzmanlık sonrası pozisyonlarda arz-talep dengesi bozulmaya başladı. Yani “doktorlar hemen atanır” cümlesi, artık geçmişin güvenli ezberi olmaktan çıkıyor.

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Kadın Doktorlar ve Görünmeyen Engeller

Sağlık alanı, kadınların eğitimdeki başarı oranının yüksek olduğu bir alan. Ancak bu başarı, mesleki koşullarda her zaman eşit fırsatlara dönüşmüyor.

- Kadın hekim oranı Türkiye’de %47’ye yaklaşmış durumda, ancak yönetim pozisyonlarında bu oran %15’in altına düşüyor.

- Kadın doktorlar özellikle doğu bölgelerinde görevlendirilme, güvenlik ve sosyal koşullar açısından zorluk yaşayabiliyor.

- Uzmanlık sınavı sonrası branş seçimlerinde kadınlar genellikle daha az nöbet, daha az risk içeren branşlara yöneliyor (örneğin dermatoloji, pediatri, aile hekimliği). Bu da sistemde “nöbet yoğun branş” açığı yaratıyor.

Bu tablo, toplumsal cinsiyet normlarının hâlâ kariyer kararlarını şekillendirdiğini gösteriyor. Kadın doktorlar “atanıyor” olabilir ama aynı koşullarda mı çalışıyorlar, aynı hızda mı ilerliyorlar, aynı şekilde mi değer görüyorlar? Bu, tartışmaya açık bir soru.

Erkeklerin Analitik ve Çözüm Odaklı Bakışı: Sistem Nerede Tıkanıyor?

Forumlarda sıkça erkek kullanıcıların dile getirdiği bir yön var: “Sorun duygusal değil, yapısal.” Ve bu bakış da çok değerli. Çünkü veriye baktığımızda sistemin aksayan yerleri oldukça net:

- Yetersiz planlama: Türkiye’de tıp fakültesi kontenjanları artırılırken, aynı oranda kadro açılmadı.

- Uzmanlık dengesizliği: Popüler branşlarda yığılma varken, bazı temel branşlar (ör. aile hekimliği, halk sağlığı) boş kalıyor.

- Bölgesel dengesizlik: Büyükşehirlerde hekim fazlası, kırsalda ise hekim açığı var.

- Yıpranma payı: Tükenmişlik sendromu oranı, 2023’te yapılan bir araştırmada hekimlerde %68’e ulaştı (TTB, 2023).

Çözüm odaklı öneriler genellikle şu eksende dönüyor:

1. Atama sisteminde bölgesel teşvik mekanizması (yüksek maaş, lojman, sosyal destek).

2. Branş bazlı ihtiyaç planlaması ve kota dengesi.

3. Yeni mezunlar için zorunlu hizmet sonrası kariyer geçiş rehberliği.

4. Sağlıkta dijital dönüşüm ile uzaktan hizmet modelleri (tele-tıp).

Erkeklerin analitik yaklaşımı, sistemi optimize etmeyi hedefliyor; ancak empatik bir bakış olmadan bu reformlar, sahadaki insani gerçekliği ıskalayabilir.

Empati Odaklı (Kadınların Bakış Açısı): Bir Mesleğin İnsan Yüzü

Kadın forumdaşların sıklıkla vurguladığı bir gerçek var: “Atanmak” meselenin sonu değil, bazen tam başlangıcı. Çünkü doktorluk yalnızca teknik bir meslek değil, insan emeğinin en yoğun olduğu alanlardan biri.

- Pratisyen bir doktorun kırsaldaki ilk görevinde yalnızlık, duygusal yük ve güvenlik kaygısı çok yüksek.

- Kadın doktorlar, özellikle gece nöbetlerinde taciz ve şiddet riskleriyle karşılaşabiliyor.

- “Kadın doktor anne olunca çalışmaz” önyargısı hâlâ maaş, terfi ve görev yerinde etkili olabiliyor.

- Sağlıkta şiddet olaylarının %70’i acil servislerde yaşanıyor ve kadın hekimler, bu saldırılarda sıklıkla hedef oluyor.

Bu tabloyu değiştirmek için, sadece atama değil, çalışma koşullarında adalet sağlamak gerekiyor. Çünkü atanmak, adil koşullarda çalışmayı garanti etmiyor.

Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Boyutu: Kim, Nerede ve Ne İçin Çalışıyor?

Doktor atamaları, sadece bireysel kariyer değil, toplumsal sağlık adaleti meselesidir.

- Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kişi başına düşen hekim sayısı, batı illerine göre %40 daha az.

- Görev süresi dolmadan istifa eden hekim oranı bu bölgelerde %30’a kadar çıkıyor.

- Sosyoekonomik düşük bölgelerde sağlık hizmeti alımı, hekim sirkülasyonuyla doğrudan bağlantılı.

Bu tablo bize şunu söylüyor: Atama adaleti, hizmet adaletiyle birlikte düşünülmeli. Hekimlerin mutlu olmadığı bir sistemde, hastaların da eşit hizmet alması mümkün değil.

Forumda Tartışmayı Derinleştirecek Sorular

- Doktorların “garanti meslek” olarak görülmesi, gençlerin meslek seçiminde adil bir yönlendirme mi, yoksa bir yanılsama mı yaratıyor?

- Kadın hekimlerin yaşadığı güvenlik, aile-iş dengesi ve mobbing sorunları atama politikalarına nasıl yansıtılmalı?

- Zorunlu hizmet uygulaması, fırsat eşitliği mi sağlıyor yoksa bölgesel eşitsizliği mi kalıcılaştırıyor?

- Doktor sayısındaki artış, sağlık kalitesini artırıyor mu, yoksa nitelik düşüşü riskini mi büyütüyor?

- Hekimlerin kamudan özel sektöre geçişi, sadece ekonomik mi, yoksa sistemin adalet eksikliğine bir tepki mi?

Sonuç: “Atanmak” Değil, “Adilce Yaşamak” Mesele

“Doktorlar hemen atanır mı?” sorusunun cevabı, sadece bir istatistik değil; bir toplumun sağlık politikalarına, adalet anlayışına ve cinsiyet eşitliğine verdiği önemin göstergesidir.

Erkeklerin çözüm odaklı, analitik bakışı bize sistemi nasıl iyileştireceğimizi gösteriyor. Kadınların empatik ve sosyal bakışı ise insanı sistemin merkezine koymamız gerektiğini hatırlatıyor.

Gerçek reform, bu iki yaklaşımın birleşiminde saklı: adil, şeffaf, güvenli ve insana saygılı bir sağlık sistemi.

Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz? Doktorluk hâlâ “garanti meslek” mi, yoksa toplumun adalet terazisinde dengesi bozulmuş bir meslek mi?
 
Üst