Büyükada Turum

Hasan

New member
İstanbul’u geziyorum, gözlerim açık, hem de fal taşı gibi açık.:) Dün Büyükada’ya gittik, nasıl nasıl güzel anlatamam. Uzun zaman olmuş böyle güzellikler görmeyeli, böyle renk cümbüşlerini izlemeyeli. Bir buçuk saat süren vapur yolculuğunun ardından karaya ayak bastığımızda, ilk olarak çiçekten taçlar satan şirin amcalar karşıladı bizi. Yürüdük, çok yürüdük, yönümüzü bilmeden, bizi davet eden çekici sokaklar boyunca yürüdük. Aralarından begonviller sarkan duvarlar boyunca yürüdük.

Yeşil ve pembe, biraz mor, biraz da beyaz.
Sarhoş eden renkler ve kokuları, içimizdeki tüm stresi yok etti. Yorulunca bindik faytona, biraz da atlar gezdirsin bizi dedik. Arada çıkardıklar nahoş kokular olmasa, cennetten bir bölüme mi girdik, anlayamayacaktım inanın.

Bir sonraki gidişimde bisiklet de kiralayacağım. Akşama bacaklarım hangi renge girer bilemem ama içimde ukde kaldı.:) Muhakkak yapacağım yaz bitmeden.

Şu evlerden biri de bizim olsa, yaşar mıydık burada sorularını zihnimizin bir köşesine kazıdık. Denizin olmadığı yerlerde yaşayamam ben, maviyi görmeden, yeşil olmadan hissedemem hayatı. Huzur bulamam ne yaparsam yapayım. Biliyorum kendimi, bunaldığımda dalga seslerine atmalıyım kendimi ya da yaprak hışırtıları boyunca yürüyebilmeliyim saatlerce. Kokusunu almalıyım denizin, görmeden hissetmeliyim minicik kanatların varlığını.

Hayallerimi aldım yanıma, gerçekleştirmek için biraz hırs oluştursunlar diye. Hırstan yoksun irademle, pek ilerleyemediğim şu günlerde iyi geldi bu gezi.
 
Üst