Özşefkat

Felaket

New member
İnsan kendini ne kadar fazlaca yoruyor değil mi? Başımızın ortasında o sesten bu sese, o yorumdan bir ötekine, bir kendini suçlayıştan, yetersiz hissettiği öbür bir yoruma, ortada bir huzura daha sonra tekrar gerilime…

Adeta hiç bitmeyen bir süratli tren seyahatinde üzereyiz. Zihnimiz treni kullanıyor, bizse peşinden rotadan da geçtiğimiz görüntülerin hoşluğundan de habersiz öylece sürükleniyoruz. Hiç durdurmadığımız için bu treni, yönetmediğimiz için ve fazla ciddiye aldığımız için tüm bu yorumları, sesleri, itinayla her birine inandığımız için savruluyor, güçten düşüyor, hastalanıyor ve yoruluyoruz…

Önemli olanın ne olduğunu unutuyor, kaçırıyoruz…

Bu an var elimizde, yalnızca bu an… Ötesini zihin istediği kadar hesap etmeye çalışsın bir tek bu an var… bu an’ı kendine zehir etmek mi istersin yoksa kendine huzuru hak görmek mi?

Varlığımızın asıl tabiatı huzur…

Bu doğayı kendimize bir daha hatırlatmamız lazım.

durmamız, mola almamız, nefesimizin şu anın tek gerçeği olduğunu hatırlamamız, dinlenmemiz, şımarmamız, yaymamız lazım.

İçimizdeki direnç, ürken taraf yüksek bir dikkat ve bir o kadar şefkatle yaklaşılmayı hak ediyor.

Şöyle başlayabilirsiniz..

Derin ve şefkatli bir nefes alın ve verirken:

“İçimde güzelleşmeye direnen ve korkan tarafı görüyorum, fark ediyorum ve bundan özgürleşmeyi seçiyorum. Direncimden özgürleşmeye, yeni bir bakış açısını geliştirmeye izinliyim, dayanak almaya izinliyim. Güzelleşmeye izinliyim.” diyebilirsiniz.

Unutmayın…

İyileşme bir teslimiyet ve bırakma işidir
🙂
 
Üst